Araştırmalar

TARİH BOYUNCA YABANCILARIN TÜRKLER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Türklerden başka  dünya tarihinde geniş coğrafya ve kıtalara yayılan ve dünya tarihine etki eden bir ikinci millet yoktur. Objektif Batılı tarihçiler bile Türkleri tarihten çıkarın tarih diye bir şey kalmaz görüşünü paylaşmışlardır. Bir millet tarihini öğrenmez ve tarihine sahip çıkmazsa yok olmaya mahkum olur. Türklerin tarihi serüvenini ve yabancı milletler üzerlerinde bıraktıkları etkileri yine tarihe iz bırakmış yabancıların ağzından dinlemek daha doğru olur kanısındayım.         

Kutadgu- Bilig’de Türk töresi dört ana prensip etrafında toplanmıştır. Bunlar: Könilik (Adalet), Tüzlük (Eşitlik), Uzluk (İyilik- Faydalılık) ve Kişilik (İnsanlık ve Hoşgörü) dir. Hoşgörü, müsamaha, yabancı itikatlara saygı, Türklerin karakter yapısında vardır. Bu yüzden ilişkide oldukları milletler tarafından kolay kabullenmişlerdir. Tarihin hiçbir döneminde sömürgeci bir anlayışta bulunmamışlardır.

İbn Battuta (doğum 1304, Fas) seyahatnamesinde Diyar-ı Rum olarak ifade ettiği Anadolu coğrafyasına ayak bastığı Alanya’dan itibaren bolluk ve bereketten bahsetmekte ve bunu “Bolluk ve bereket Şam diyarında, sevgi ve merhamet ise Rum’da” diyerek ifade etmektedir. Eserinde Anadolu coğrafyasında yaşayan Türklerden gördüğü ilgiyi ve cömertliği sıklıkla vurgulamaktadır. Bu ilgiyi eserinde “Anadolu’ya geldiğimizde hangi zaviyeye gidersek gidelim büyük alaka gördük. Komşularımız kadın ya da erkek bize ikramda bulunmaktan geri durmuyorlardı” demiştir.

İtalyan kökenli Dominik Papazı Ricolde de Monte Croce’nin , doğuyu Hristiyanlaştırmak gayesi ile 13 yüzyılın ikinci yarısında çıktığı seferde İslam alemini dolaştığını ve Türk topraklarında gördükleri karşısında hayretler içinde kalıp : “Müslüman Türkler vakıf kurmada çok cömerttirler. Hatta hayır işlemek için Hristiyan esirlerin de özgürlüklerini satın alırlar. Ve sevaplarını ölmüş ana ve babalarının ruhlarına bağışlarlar. Köpeklerin doyurulmaları için mal varlıklarından pay ayırırlar.“ demiştir.

16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından ötürü Katolik Avrupa tarafından kendisine “Hristiyanlığın Şövalyesi” ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan’ın ölüm döşeğinde, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde : “Belkide yakında himayeye muhtaç olacaksınız. Asla Rus’a yanaşmayın. Haindir sizi yok eder. Fakat kendinizi Türkler’e amanet edin. Adil ve merhametlidirler.” demiştir.

1850 li yıllarda İstanbul’da uzun yıllar kalmış batılı bir tarihçi olan M.A.Ubucini’nin şehirde yaşayan değişik milletlerin karakter yapılarını öğrendikten sonra hatıratında : “Bir kaide olarak ,Ermeniye istediği paranın yarısını , Rum’a üçte birini , Yahudiye dörtte birini veriniz. Fakat bir Müslümanla alışveriş ettiğiniz zaman fiyattan emin olunuz ve istediğini veriniz.” yazmıştır.

1717-1718 yılları arasında İstanbul’da İngiliz elçiliği yapan G.Montagu’nun hanımı Lady Montagu’nun Osmanlı toplumundaki ticari ahlakı ile ilgili hatıralarında : “İngiltere’de yalancılar yaptıklarıyla öğünürler. Osmanlı’da ise yalan söylediğinden emin olunduğu zaman yalancının alnına kızgın demir basılıyor. Bu kanun eğer bizde uygulanırsa ne kadar güzel yüzün bozulduğu, ne kadar kibar sınıfına mensup kişilerin kaşlarına kadar inen peruklarla dolaşmaya mecbur kaldıkları görülür .” yazmıştır.

Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa’ya tanıtmış olmakla meşhur Comte de Marsigli’nin Türk toplumunun misafirperverliği ile alakalı olarak : “Türkler , hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece misafirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öğleden evvel ve akşam üstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar. “ şeklinde yazmıştır.

Osmanlı toplum yapısı uzmanı olan profesör Hutterroht : “Osmanlı Devleti geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri , Topkapı Sarayından mükemmel şekilde idare ediyordu. O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl oluyordu? Sırrını çözebilmiş değilim. 16. Asırda Filistin’in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki , hayret içinde kaldım. Osmanlı üç yıl sonra bir köyden geçecek bir birliğin öğle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı Devleti , devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır.” demiştir.

 Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther’in Osmanlı’nın Avrupa içlerine kadar ilerleyip ortaya koyduğu adilane sistemle yerli halkın gönlünde taht kurması üzerine ,halkını acımasızca sömüren yöneticilere :” Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak ağalarının ve burjuvaların idaresi altında yaşamaktansa , Türklerin idaresi fakirlere daha hayırlı gelebilir.” demiştir.

 Rus general Çirnayev’in 1877 yılında Bulgaristan’dan Çar’a gönderdiği gizli raporda : “Türklerle başa çıkamıyoruz .Türklerin yaşayan hatıralarından çekiniyoruz. Ölümden korkmayanlar bu hatıralardan korkuyorlar. Yalnız Türkleri değil onların tarihlerini de yenmek lazım. Onlarda herhalde sihirbaz zekası var.Bir değil , birkaç istila bile , onların iliklerine işleyen gizli üstünlüklerini yıkmaya kâfi gelmeyecektir. “demiştir.

17.yüzyılda Ruslarla yaptığı savaşı kaybeden ve Osmanlı Devleti’ne sığınan İsveç Kralı 12.Charles ( Demirbaş Şarl ) Türklerden gördüğü alicenaplık karşısından :” Poltava’da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş… Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı..” diyerek  şükranlarını ifade etmiştir.

Tomas Campanella 1602’de La Citta Del Sole ( Güneş Ülkesi ) adlı ünlü eserinde : “Güneş ülkeyi yeryüzünde bulmak mümkünmü ? Fikir hürriyetine , vicdan hürriyetine ,lisan hürriyetine ilişmeyen Türklerin mevcudiyeti hiç olmasa yarın böyle bir ülkenin olacağını bana zannettiriyor. Mademki düşünceyi zindana koymayan , hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adil Türkler var, üzerinde yalnız hakikatin , adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir güneş ülke niçin vücut bulmasın..”demiştir.

İngiliz hariciye nazırı Sır Edward Gey’in Sultan II.Abdülhamid’in vefatını öğrendiği zaman : “Ne büyük kayıp .Hasmımdı ama onun ölümü ile diplomasi mesleği artık zevkini kaybetti.” demiştir.

General Hamilton : “Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz. Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker yoktur.” demiştir.

İngiltere başbakanlarından Genç William Pitt (1759-1806) :”Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.”

 Ayrıca daha önce söylenmiş bazı ünlü yabancıların Türkler hakkındaki sözleri ise şöyledir :

“Eğer kendilerini tanımış olsaydınız, Türklere hayran olurdunuz.” Napoléon Bonaparte

Türkler öldürülebilir fakat mağlup edilemezler.” Napoléon Bonaparte

“Türkiye’de hırsız ve katillerin çoğunu acaba neden Hıristiyanlar, bilhassa Rumlar teşkil ediyor? Türkler fakirliğin en zirvesinde bile başkalarının malına canına acaba neden hürmet gösteriyor? “ J. J Fallmerayer (1790-1861)

“Dünyada iki bilinmeyen vardır; biri Kutuplar, diğeri Türkler. “ Pierre Loti

“Türklerden bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur .” Fransız Şair Alphonse de Lamartine

“Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerilerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır. “Ressam Alexandre-Gabriel Decamps

 “Bütün milletler içinde cesaret ve secaatte Türklerden daha ileride olan ve büyük amaçları elde etmek uğrunda daha ileri gidebilen bir millet yoktur. Allahu teala onları arslan suretinde yaratmıştır.Türk bağı çözüldükten sonra askere başbuğ olmak veya perdedarlık etmek veya bir topluma emir vermek ve yasak koymaktan başka bir işe razı olmaz.” Arap Bilgini İbni Hassul

 “Türkler yaltaklanma yaldızlı sözler münafıklık kovuculuk yapmacık yerme riya dostlarına karşı kibir arkadaşlarına karşı fenalık bi’dat nedir bilmezler. Çeşitli fikirler onları bozmamıştır. Türkler pek namuslu insanlardır.” Arap Alimi Cahız


 “Türkler denizin derinliğinde midye kabuğu içinde saklı inciye benzer. Değerinin takdir edilmesi için denizi bırakarak kralların tacını, gelinlerin kulağını süslemesi gerekir.”  Tarih-i Mübarekşah (M.S.1206)

 “Bütün kavimler arasında kahramanlık ve cesaret bakımından Türklerden üstün büyük hedeflere ulaşmak için onlardan (Türkler) daha dirayetli hiçbir millet yoktur. Cenabı Hak onları aslan sıfatından yarattı. Onlar, Bozkırlara, otsuz ocaksız çöllere de alışıktırlar. Zaruret halinde pek aza kanaat getirerek gün geçirecek derecede dayanıklıdırlar. Göbeği kesildiği andan itibaren Türk, askerin başbuğu, bölgenin amiri olmaktan ve kendini zahmetli duruma sokmaktan başka bir şey düşünmez.” İbni Haldun

“Türkler bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır.” Lamartine

“Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa ortada tarih diye bir şey kalmaz.” Torquato Tasso

Tarihe iz bırakmış yabancı kişilerin Türkler hakkındaki sözleri genel olarak incelendiğinde, Türklerin millî değerlere daha çok önem verdiğini söyleyebiliriz. Bu değerlerin başında özgürlük, vatanseverlik ve millîyetçilik gelmektedir. Türklerin özgürlüğüne düşkün olması tarih sayfalarında her zaman yerini almıştır. Nitekim Albert Einstein ‘Türk askeri cesurdur. Vatanını sever ve onun için gerekirse çekinmeden canını feda eder.’ sözüyle aslında Türklerin yaşam felsefesini ortaya koymuştur. Türkler gerekirse vatan için ölmeyi her zaman göze alan bir ulustur. Vatan söz konusu oldu mu Türkler gerisi teferruattır, sözüyle hareket ederek bunu çok kez diğer milletlere ispatlamıştır. Ziya Gökalp’in şu sözü de Türkler’in vatan sevgisini çok iyi açıklamaktadır. Vatan; uğruna hayatlar feda edilen kutsal, bir ülke demektir, bu kutsallık başka bir kutsallıktan beslenir, o da millettir.

Yine Türklere has değerlerin başında dinî değerler yer almaktadır. Değerlerin dinden beslendiğini ve Türkler’in inançlı insanlar olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu durumun çok alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Misafirperverlik, sadakat, cesaret, onur, fedakârlık, asalet, namus, inanç, sabır, vefa ve merhamet gibi değerleri Türkler bünyesinde her zaman bulundurmuştur. Türklerde bulunan evrensel değerler ise; hoşgörü, yardımseverlik, saygı, dürüstlük, adalet, güven ve çalışkanlık gibi değerler yer almaktadır. Türkler tarih boyunca bu değerleri benimsemekle beraber düşmanına bile hoşgörüyle yaklaşarak adeta tüm uluslara örnek olmuştur. Türk’ü Türk yapan anlamın de bu özellikleri olduğunu söyleyebiliriz.

      

KAYNAKLAR :

Montagu, Lady Mary Wortley.Türkiye Mektupları 1717-1718 (Çeviren Aysel Kurutluoğlu). Tercüman 1001 Temel Eser.

Şahin, Gürsoy (2007). İngiliz Seyahatnamelerinde Osmanlı Toplumu ve Türk İmajı. İstanbul: Gökkubbe yayınları.

Şeşen ,Ramazan , Eski Araplara Göre Türkler , https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172917 .

Hacip ,Yusuf Has , Kutatgu Bilig ,İş B.yay., İstanbul , 2019 .

Ubucini ,M.A. , Türkiye 1850, cilt 2, İstanbul ,Tercüman 1001 Temel Eser.

Danişmend , İsmail Hami, Eski Türk Seciye ve Ahlakı , İstanbul , 1982 .

Bilici , İbrahim, Oryantalist Seyahatnamelerde Türk İmgesi Üzerine Bir İnceleme ,G.Ü.İle. Fak. Dergisi,Eylül, 2011.

Tekinsoy ,Yunus Emre , Özdemir ,Çağatay ,Yabancı Seyahatnamelerde Türkiye , Türk Yurdu ,İstanbul ,2017.

İbn Batuta seyahatnamesinden seçmeler. (Haz.: İsmet Parmaksızoğlu). İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Devlet kitapları Müdürlüğü, 1971.

İbn Fazlan, Ahmed, İbn Fazlan Seyahatnâmesi ,Çev., ve haz.: Ramazan Şeşen. İstanbul: Bedir Yayınevi, 1995.

Djaved ,Ahmet , Yabancıların Gözüyle Türkler , Kitapevi yay, iİstanbul ,2019.

Campanella ,Tommaso , Güneş Ülkesi ,Çev.Veysel Atayman ,İstanbul,2020.

Sezer, Hamiyet ,Yrd. Doç. Dr. Batılıların Gözüyle Türkler , Türkler, Cilt: 10

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu