AraştırmalarGenel

BATI UYGARLIĞI İSLÂM MEDENİYETİNİN ÇOCUĞUDUR

İlimler tarihi konusunda dünyanın sayılı isimlerinden Prof. Dr. Fuat Sezgin Almanya’da görev yapıyor. Modern dünyanın temelini İslam alimlerinin attığını söyleyen Sezgin, geçtiğimiz günlerde Türkiye’deydi.


Almanya”daki Türk profesör Fuat Sezgin dünyanın en ünlü ilimler tarihi uzmanlarından.Hatta onun kitaplarını okuyan ABD”nin Colombia Üniversitesi”ndeki bir Arabist profesör, ülkesinde alanının bir numaralı ismi kabul ediliyor. Sezgin, halen Goethe Üniversitesi Arap-İslam Bilimleri Enstitüsü Direktörü. Dünyada bu alandaki en önemli kaynak eser olan ve 12 cilde ulaşan İslam İlimleri Tarihi adlı kitabı Türkçe”ye çevrilmediği için ülkemizde bilinmiyor. Prof. Sezgin ile İstanbul”da, Ayasofya ile Sultanahmet arasında bir çay bahçesinde sohbet ettik. İki şaheser arasında Sezgin, Türkiye”nin hiç alışık olmadığı sözleri “bilimsel sonuçlar” diye anlattı.


Sezgin, “Ben 60 yılımı verdim. Ama milletler için zaman bir insanın ömründen ibaret değil” dediği araştırmalarının neticesini, “Bugünkü Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin muayyen şartlar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir. Ben Avrupa medeniyetini, bazı adetleri bir tarafa bırakılırsa yabancı bulmuyorum. Avrupa medeniyeti İslam medeniyetinin bir çocuğu. Bu çocuğu düşman bulmamak, onu sevmek, o çocuğun geliştirdiği bazı şeyleri görmek, müspetse almak ve onlara dayanarak yeni hamleler yapmak lazım” şeklinde açıklıyor.

Prof. Fuat Sezgin, 1942 senesinde İstanbul Üniversitesi”nde Arap filolojisi eğitimi almaya başladığında dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oryantalisti kabul edilen Alman Hellmut Ritter”in öğrencisi olmuş. Hocasından Müslümanlarda da büyük matematikçiler olduğunu ve Avrupa”nın en büyük alimleri seviyesinde bilimadamı olduklarını işitip, isimlerini de duyunca çok şaşırmış: “Dehşete düştüm. Çünkü ilkokulda, lisede öğrendiğimiz şeyler tamamıyla buna aykırıydı. Modern dünyanın gelişimine İslam dünyasının katkısını sıfır diye biliyorduk. Ritter”in sözleri İslam ilimleri tarihini öğrenmem için kırbaç rolü oynadı. Bütün dünyayı terk ederek gece gündüz bunun için çalıştım.”

1942″de Almanlar Bulgaristan”ı işgal edince Türkiye”yi de istila edecekleri korkusuyla nisan ayında okullar, üniversiteler tatile girmiş. Ritter”den “Arapça öğren” uyarısını alan Sezgin bu durumu fırsat bilip 6 ay eve kapanmış ve günde 17 saat çalışarak babasından kalan 30 ciltlik Taberi Tefsiri”ni okumuş. Başlangıçta anlamayıp Kur”an tercümeleriyle karşılaştırsa da 6. ayın sonunda Arapça”yı Türkçe gibi okur ve anlar hale gelir. Çalışmaya sadece yakındaki camide ezan okununca mola vermekteymiş. Kendisi de 33 dil bilen Ritter”den diğer profesörlerin önünde “Hayatımda bir dili bu kadar hızlı ilerleten kişi görmedim” övgüsünü almış. Bugün Süryanice, Arapça, Farsça, Latince ve İbranice gibi araştırdığı bilim dalındaki eserlerin orijinallerini okuyabilen Sezgin övünmek olur diye bu konudan söz etmese de yakınları onun 27 dili çok iyi bildiğini söylüyor.

Sezgin”in anlattıklarına göre dünya bilimler tarihi yeniden yazılmalı. Çünkü yanlış yazılmış. Avrupalılar; Sicilya ve Endülüs”te tercüme edilen İslam bilginlerinin eserlerini kaynak göstermeden intihal etmişler. Bu yüzden bugün Batı uygarlık ve biliminin temeli aradaki İslam bilimi atlanarak ondan önceki yüksek medeniyet olan Yunanlılara izafe ediliyor. Halbuki Yunanlılar ile Avrupa bilimi arasındaki dönemde bilimde diğer medeniyetlerle kıyaslandığında en hızlı şekilde bilimsel ilerleme dönemi mevcut ve bu İslam dünyasına ait. Müslümanlar dünya sahnesine çıktıkları ilk on yıldan itibaren diğer medeniyetlerde görülmedik bir hızla bilimsel gelişmelere katkıda bulundu. Bugün bilinenin aksine çoğu modern bilimin kuruluşu bundan yüz, iki yüzyıl öncesine değil, 9 ile 16. yüzyıllarda yaşamış İslam bilginlerine dayanıyor. Portekizlilere mal edilen modern denizcilik bilimi için Sezgin, “Yüzde yüz İslam bilginlerine ait. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Modern denizcilik İslam dünyasının bir malı. İslam dünyasının bir başarısı” diyor ve şunları anlatıyor:

“Pusulayı iptidai bir cisim olarak Çinlilerden öğrenip aldılar. Denizcilik biliminin iki temel prensibi vardır: Biri engin denizde büyük mesafeleri ölçebilmek. İkincisi bulunduğunuz noktayı tespit edebilmek. Bu ikisi Avrupa”da ancak 20. yüzyılın ilk yarısında mümkün olabildi. Müslümanlar 15. yüzyılda denizcilik ilminin bu iki temelini kurmuşlardı. Afrika ile Sumatra arasındaki mesafeyi 20 ila 30 kilometre bir hata ile ölçebilmişlerdi. Bunun da ötesinde çok mühim olan bu ölçüler sayesinde Müslümanlar enlem boylam derecelerini gösteren ve bunlara dayanan dünyanın ilk haritalarını çizdiler. Bugün küçük tashihler dışında bu ölçüm ve haritaların doğru olduğunu görüyoruz. Onlar kuzey ve doğu ölçümlerini, kuzey ve güney ölçümlerini ve en zoru da ekvatora paralel ölçüleri yapabiliyorlardı. Avrupalılar Müslümanlardan ilk iki ölçümü öğrendi. Ancak trigonometri bilgileri yeterli olmadığı için ekvatora paralel ölçümlerin nasıl yapıldığını bir türlü anlayamadılar. Portekizliler esasında hiçbir şeyi keşfetmediler. İslam haritaları 15. asrın başlarında onlara ulaşmıştı. Bunu kendi tarih kitaplarından çıkarıyoruz. Hint Okyanusu kıyılarında çok miktarda altın, halı ve baharat olduğunu biliyorlardı. Baharat etlerin kokmamasını sağladığından Avrupa için mühimdi. Hint Okyanusu”na denizden ulaşmaya çalışıyorlardı. Ama Portekizlilerden evvel bu yol Müslümanlar tarafından kullanılıyordu. Portekizlilerin modern denizcilik biliminin kurucusu olduğu bilgisinin yanlışlığını ispat ettim. Onu İslam İlimleri Tarihi”nin 11. cildinde bulabilirsiniz. Müslümanlar Afrika”nın güneyindeki yolu kullanarak 9. yüzyılda Çin ile ticaret yapıyorlardı. Hint Okyanusu 15. asırda Müslümanların elinde bir İslam gölü gibiydi. Hindistan ve Java, Müslümanların elindeydi. Ummanlı denizciler İbn-i Macit ve Süleyman el Mehri 15. asrın matematikten astronomiye her ilmi bilen filozof iki denizcisiydi.” 

147″lerden biri olarak üniversiteden atıldı

Fuat Sezgin, İstanbul Üniversitesi Arap Edebiyatı bölümünde öğretim üyesi olmasına karşın İslam ilimlerinin tarihini yazmayı kafasına koymuştu. Kitabıyla ilgili malzemeleri topluyordu. Ancak 1960″ta 27 Mayıs askeri darbesinde 147″likler listesine girerek üniversiteden atıldı. Sezgin o günü şöyle anlatıyor: 

“Evimden çıktım. Baktım bir çocuk diyor ki; “Yazıyor yazıyor, 147 profesörün üniversiteden çıkarıldığını yazıyor”. Gazeteyi aldım elime. Baktım benim de ismim var. Enstitü yerine Süleymaniye Kütüphanesi”ne gittim. O gün artık Türkiye”de yaşayamayacağıma inandım. Birkaç Amerikan ve Alman üniversitesine yazdım. İki ay sonra bana iki Amerikan üniversitesinden ve Frankfurt’tan davet geldi. Daha kitabın malzemelerini tamamlayamamıştım. Türkiye”den uzaklaşmayayım, sık sık Türkiye”ye gelmek zorunda kalırım diye Frankfurt”u tercih ettim.”

Frankfurt”a gittiğinde Avrupalıların beynelmilel bir komite tarafından İslam ilimleri tarihiyle ilgili bir kitap yazma çabasıyla karşılaşmış. Buna karar veren komite 1967 senesinde Sezgin”in ilk kitabı çıkınca kendini lağvetmiş. Sezgin ilk cildin hikayesi için şunları söylüyor: “Komitede bir Müslüman veya bir Türk bu kitabı yazamaz. Kitabı gülünç olur diye konuşmuşlar. 1967 yılında kitabımın ilk cildi çıktı. Ondan sonra bir toplantı daha yapmışlar. Ve artık “Bizim devam etmemize lüzum yok” diyerek komisyonu lağvettiler. Bana UNESCO yardımını da vermediler. Alman Araştırma Kurumu ilk cilt çıktıktan sonra gezilerimi finanse etti ve bana asistanlar verdi. O sırada Türkiye”de bulunan hocam Hellmut Ritter, “Böyle bir kitap ne daha önce yazıldı ne de bundan sonra bu mükemmellikte yazılabilir” diye bana yazdı. Ben de mesut ve hür olarak yoluma devam ettim. Bugün 12 cilde ulaşan kitabımın çıkışıyla hayatımda şu saadeti hissettim: İslam ilimleri araştırmalarının sınırı, dairesi çok genişledi. Orada birçok yeni problemi veriyorum ve kendime dair yeni şeyler var. Aynı zamanda kitapta mevcut oryantalistlerin bilgilerini de münakaşa ediyorum.” 

Prof. Dr. Fuat Sezgin, bugünkü Avrupa medeniyet ve biliminin bilinenin aksine Yunan medeniyeti olmayıp İslam medeniyeti olduğunu söylüyor: “16. yüzyılın sonlarında İslam bilim ve medeniyeti duraklama içine girmeseydi insanlık 20. asırda yakaladığı bilimsel seviyeye 2 yüzyıl önce ulaşırdı. İnsanlık nükleer enerjiyle de 200 yıl önce tanışırdı. Ama atomun daha erken icadı insanlık için iyi mi olurdu kötü mü olurdu bilemem.”

Frankfurt”taki enstitüsünde İslam bilginlerinin eserlerinden okuyarak yeniden yaptırdığı 800 icadı teşhir eden Sezgin”e göre bunlar kitaplarda yer alan icatların yüzde biri bile değil. Arap ülkeleri memleketlerini tanıtan bir açılışta bu 800 eseri sergilemek için Sezgin ile temasa geçti. Yine İslam ülkeleri dışişleri bakanları toplandığında Türk Dışişleri”nin davetlisi olarak İslam ilimleri tarihini anlatması için davet aldı. Bu ayın başında Almanya”da açılan bir Haçlı seferleri sergisinde, Sezgin”in müzesindeki, haçlı seferleri sırasında Batılıların Müslümanlardan öğrendikleri buluşlarla ilgili 60 eser sergilendi. Sergiye katılanlar, atalarının savaş için gittikleri Müslümanlardan buluşlarını alarak döndüklerini öğrenince çok şaşırmış. Sezgin de, sergiye katılan yüksek düzeydeki din adamlarını müzesine davet etmiş.

Fuat Sezgin, Avrupa Birliği”nin Türkiye”yi üyeliğe kabul etme ihtimalini zayıf buluyor. En son yazdığı 5 ciltlik İslam ilimleriyle ilgili kronolojik buluş indekslerinin de yer aldığı kitabı Alman cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanına göndermiş. Üçü de kitapların içeriğiyle ilgili övücü sözler etmiş. Başbakan Schröder, “Bu iki kültür dünyasını birbirinden ayıran zümrelerin karşısında mücadele edebilmemiz için bize en büyük desteği verdiniz” diye cevap yazmış. Sezgin, “Avrupalılar medeniyetlerini ve bilimlerini İslam bilginlerine borçlu olduklarının farkında değil. Evvela İslam dünyasını bilmiyorlar. Biz tanıtamadık. Üstelik de terör hareketleriyle ve din adamlarının zayıf davranışlarıyla yanlış tanıttık” diye konuşuyor.

Sezgin, İslam bilginlerinin bilimsel buluşlarına dair şu örnekleri veriyor:

Sinüs: Arapça”daki cib terimi, Latinceye cep manasına gelen sinüs olarak tercüme edildi. 

Kimya: Cabir Bin Hayyan, kantitatif ve kalitatif prensiplere dayanan bir bilim olarak kimyayı kurdu. Batı, Hayyan”ın kurduğu seviyeye 900 ila bin sene sonra ulaştı. Cabir aynı zamanda bütün insani duyguların matematiksel olarak ölçülebileceğine inanıyor, bunu da ilmü”l mizan olarak adlandırıyordu.

İlk rasathane: Bugünkü anlamıyla ilk uzay gözlemevi Halife Me”mun zamanında (Miladi 9. asırda) Bağdat ve Şam”da birer adet olmak üzere kuruldu.

Ekvatorun uzunluğu: Yine Halife Me”mun zamanında ekvatorun uzunluğu ilk defa bugün de bildiğimiz şekliyle 40 bin kilometre olarak ölçüldü.

İlk dünya haritası: Halife Me”mun döneminde 70 bilginden oluşan bir heyet Batlamyos”unkinden farkı olmayan enlem ve boylamları, karaları ve denizlere doğru bir dünya haritası çizdi.

Matematik: 950 yılında Ebu Cafer el Hazin adlı matematikçi ve astronom parabol konstrüksiyonu kullanmak suretiyle üçüncü dereceden bir denklemi çözdü. 11. asrın ilk yarısında İbnü”l Heytem bir optik problemini dördüncü dereceden bir denklemle çözdü. Küçük bir yanlışlıkla Latinceye de çevrilen problem Avrupalıları “Problema Alhazeni” adı altında 13. asırdan 19. asra kadar uğraştırdı. Avrupalılar İbnü”l Heytem”in çözümünü ancak 19. yüzyılda kavrayabildi. 11. asrın sonlarında Ömer Hayyam”ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan kitabının benzeri, Avrupa”da 17. asırda Rene Descartes, Frans Van Schoooten ve Edmund Halley tarafından yazılabildi. Avrupalı matematik tarihçisi Johannes Tropfke, Descartes”lerin yeni bulduklarını zannettikleri konuları Hayyam”ın çok önceden yazdığını, aradan geçen zamanda Avrupalılar”ın boşuna çaba gösterdiğini yazdı.

Astronomi: 9. asırda Güneş’le Dünya’nın yıllık en uzak mesafesinin sabit olmayıp değişken olduğunu fark eden Müslümanlar yörüngedeki ilerlemenin 12.09 saniye olduğunu saptadı. Günümüzde bu değer 11.46 saniye olarak biliniyor. Avrupa”da Jahonn Kepler, 17. yüzyılda henüz Müslümanların kitaplarında gördüğü bu sonuca nasıl ulaştıklarını anlayabilmek için çağdaşı bilimadamlarıyla yazışıyordu. Tahran”daki rasathanede 10 asırda tespit edilen Dünya’nın ekseninin sürekli azaldığı bilgisine Avrupalılar ancak 19. asırda gök mekaniği bilimiyle ulaşabildi. İslam astronomi bilginlerinin kitaplarının tercümesinin Kopernik”e ulaştığını bugünkü nesiller bundan henüz yarım asır önce öğrenebildi.

Trigonometri: 15. asırda yaşayan Alman Johannes Regiomontanus”un adını taşıyan trigonometri ilminin kurucusunun, 13. asırda yaşayan Nasirüddin et Tusi olduğunu yine Alman matematik tarihçisi Anton von Braunmühl ortaya çıkardı.

Coğrafya: El Biruni 11. asırda dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6 ile 40 dakika arasında değişen küçük yanlışlıklarla hesapladı. Bu küçük yanlışlıklar ancak 20. asırda düzeltilebildi. Engin denizlerde koordinat hesaplama yöntemini Müslümanlar 15. asırda yapabilirken Batı bunu 20. asırda öğrenebildi.

Tıp: 11. asırda Tunuslu bir tacir olarak İtalya”ya giden, sonradan Constantinus Africanus adını alan kişi, Monte Cassino manastırına kapandı. Bu zat Tunus”a gidip 3 yıl sonra İslam bilginlerine ait 25 tıp kitabıyla Salerno”ya dönmüştü. Monte Cassino Manastırına kapandıktan sonra kitapları Latinceye tercüme ettirdi. O kitaplar ya kendi veya eski Yunan otoritelerinin adıyla yayınlandı. İtalya, İslam medeniyeti ve biliminin Avrupa”ya aktarılmasında bir istasyon görevi gördü.

Leonardo”nun resimleri: Meşhur Leonardo da Vinci”nin resimlerini çizdiği aletler ve matematik hesapları, İslam alimlerinin buluşuydu. Da Vinci, bu bilgileri kullanarak devrine göre inanılmaz kabul edilen resimlerini çizebildi. Halbuki Leonardo”nun İslam bilginlerinin buluş ve bilgilerini kullandığı kabul edilse resimlerinin çözülemeyen sırları aydınlanmış olacak.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu