ROMA’NIN SAVAŞÇI KÖLELERİ: GLATYATÖRLER
Roma uygarlığı İ.Ö.8 yüzyıl ile İ.S 5 yüzyıllar arasında yaşamış, bütün Akdeniz havzasını, Avrupa’nın büyük bölümünü, Kuzey Afrika’nın geniş bir kesimini ve Fırat ırmağının batısındaki Ortadoğu topraklarını egemenliği altına almış bir imparatorluktu. Kurucuları İtalya’nın batı bölgesi olan Latium’da yaşayan çiftçilerdi. İS 1.ve 3.yüzyıllar arası Roma gücünün doruğa ulaştığı dönemlerdi. İmparatorluk bu dönemlerde “Altın Çağı” yaşamış, ancak 476 yılında barbar kavimlerin saldırıları sonucu yıkılıp gitmiştir.
Roma İmparatorluğu’ndan günümüze birçok eser kalmıştır. Saraylar, hamamlar, köprüler, amfi tiyatrolar, su kanalları Kuzey Afrika’dan, İspanya’ya; Anadolu’dan, Ortadoğu’ya geniş bir coğrafyada bu medeniyetin zamana tanıklık eden mühürleri gibidir. Bu maddi mirasın yanında bir de Roma’dan günümüze kalan ve birçok sinema filmine, kitaba esin kaynağı olan “Gladyatörler” vardır. Roma’nın arenalarda ölümüne dövüştürdüğü savaşçı köleleri…
Gladyatörler Roma’nın en acımasız savaşçılarıydı. Genellikle köleler ve suçlular arasından seçilirlerdi. Katı bir disiplin altında yaşarlar ve ölümcül dövüşler için eğitilirlerdi.
Birbirlerinden silahları ya da dövüş biçimleri bakımından ayrılan çeşitli gladyatör sınıfları vardı. Kendilerine özgü silahları bulunan Samnitler büyük ve dikdörtgen bir kalkan, bir miğfer siperliği, tüylü bir miğfer ve kısa bir kılıçla dövüşürlerdi. Küçük ve yuvarlak bir kalkan ile tırpana benzeyen eğri bir kama kullanan Trakların karşısında genellikle, Galyalılar gibi miğfer, kılıç ve kalkan kullanan, miğferlerine sorguç olarak taktıkları balığın adından dolayı Mirmillo denen gladyatörler dövüştürülürdü. Bunların yanı sıra kısa bir tunik ya da önlük giyen ve sağ elinde taşıdığı fırlatma ağıyla takipçisini yakalamaya çalışan Retiariuslar(ağcı),at sırtında ve kapalı miğfer siperlikleriyle gözleri görmeden dövüşen Andabatalar; iki ellerinde birer kısa kılıç taşıyan Dimachaerler(iki bıçaklılar);eski Britonlar gibi araba üzerinde dövüşen Essedariuslar; tamamen zırhlara bürünen Hoplomachuslar (zırhlılar) ve düşmanlarını kementle yakalamaya çalışan Laqueriuslar(kementliler) diğer gladyatör savaşçılarıydı.
Gladyatör dövüşleri başlangıçta dinsel bir tören amacıyla yapılıyordu. Cenaze törenlerinde köleler dövüştürülür ve ölen kölenin efendisine diğer dünyada da hizmet edeceği ne inanılırdı. Zaman içinde bu dövüşler Roma halkının eğlencesi haline geldi. Savaşmayı, silahı, kavgayı ve kan dökmeyi seven Romalılar gladyatör dövüşlerinden büyük bir zevk almaya başladılar. Amfitiyatrolar hem birbirleriyle hem de vahşi hayvanlarla dövüşen bu köleleri izlemek için gelen Romalılarla dolup taşmaya başladı. Güçlü erkek ve kadınlar, vahşi hayvanlar hatta cüceler Roma’nın arenalarında vahşice dövüştürüldüler ve binlercesi buralardan ölüme gönderildi.
Bu vahşi insan dövüşleri Roma içinde Hıristiyanlığın yayılmasına kadar devam etti. Hıristiyanlıkla birlikte gladyatör dövüşlerine kötü gözle bakılmaya başlandı. İmparator I.Constantinus İS 325’tedövüşleri yasakladı. Ancak yasak çok etkili olmadı ve imparator Honorius zamanında ikinci kez yeniden yasaklandı.
Gladyatörler içinde en çok bilineni ve hatta efsane haline geleni Spartacus’tur. Spartacus aslen Roma ordusunda bir askerdi. Ordudan kaçmış, bir haydut olmuş, yakalanınca köle olarak satılmak üzere Roma’ya götürülmüş ve sonunda kendisini Capua’daki bir gladyatör okulunda bulmuştu. Roma’da adam öldürmek sanatını öğretici bu okullardan çokça bulunmaktaydı ve öğrencilerini heybetli köleler arasından seçiyorlardı.
Spartacus İ.Ö. 73’te,70kadar gladyatör ile birlikte bu okuldan kaçarak Vezüv yanardağına sığındı. Burada kendisine başka kölelerde katıldı. Roma ordusu bu isyancıları önemsemedi ve onları yakalamak üzere 3 bin kişilik bir birlik gönderdi. Fakat Spartacus ve adamları gelen bu birliği bozguna uğrattı. Romalıların ikinci saldırısı da püskürtülünce isyancılar İtalya’nın güneyinde büyük bir bölgeye hâkim oldular. Sayıları da 90 bini bulmuştu.
Spartacus’un amacı Alpleri geçip Galya’ya oradan da Trakya’ya geçip köleleri evlerine yani özgürlüklerine kavuşturmaktı. Ancak emrindiler ölümcül bir hata yaptılar ve İtalya’yı terk etmeme kararı aldılar. Bunun üzerine Spartacus birliklerini Sicilya’ya geçirmeye çalıştı. Fakat karşısında daha güçlü bir Roma ordusu vardı. Orduya Marcus Licinius Crassus komutanlık ediyordu. Crassus sekiz lejyon ile isyancıları kuşattı ve onları böldü. Savaş meydanında şiddetli bir çatışma başlamıştı. Bir müddet sonra Galyalı ve Germen isyancılar yenik düştüler. Spartacus’un da dayanacak hali kalmamıştı ve savaş meydanında canını verdi. İsyancı kölelerin çoğu savaş meydanında kılıçtan geçirildi. Altı bin mahkûm Crassus tarafından Appia Yolu’nda çarmıha gerildi. Bu köle ihtilalı öylesine kanlı bastırıldı ki, on binlerce ceset savaş alanında sessizce yatıyordu.